24 Kasım 2007 Cumartesi

Stunning Cunts

Geçen hafta bir akşam Horrible ile evde oturup Cunning Stunts seyrettikten 3 gece sonra, rüyamda, başka bir Metallica konserindeydim.
Bu konserde Jason gruba geri dönmüştü. Mutluydum.
Jason Newsted, yaramaz, bela çocuk ifadesiyle ve zerafetten nasibini almamış sesiyle; umursamazlık sembolümdür. Küçüklüğümden beri imrenip, kişiliğime bir türlü oturtamadığım bu "umursamazlık" aparatını, algımın büyük bölümünü kulaklık veya hoparlörlerle kısıtladığımda, omuriliğime bağlayabilen teknisyenlerden biridir bu 44 yaşındaki velet. Bu duruşu yüzünden de, rüyamdaki konserde kendisinin de olması benim sırıtmama yol açmış. Sırıta sırıta uyandım. Yatakta dikildim.
Böyle bir detayla mutlu olmak yüzünden kafam karıştı.
Zamansız bir rüya, zamansız bir sırıtma, samansız bir karışıklıktı...
Canım sigara çekti. Canım rahatlık çekti.
Çünkü her değişikliğin zamanı vardı ve bu ani değişiklik zamansızdı; dolayısıyla rahatsız ediciydi; çünkü ben rüyasında dahi "umursamaz" olamayan biriyim. Eminim ki rüyamda Adriana görmek de (eski grubuyla beraber Jason görmek kadar olmasa da), yaşattığı mutluluğun ardından bu gibi bir endişeye yol açardı.
Değişiklikler, zamanında olmaları gerektiği kadar, kabule yatkın da olmalılar.
Az önce telefonda görüştüğüm ilkokul öğretmenimin sesi ve o sesle söyledikleri, nöronlarımın 24 sene öncesiyle şimdi arasına sıkışmasına yol açtı. Zaman ve algı görecelidir; 24 senede gezegen soğumaz, evrim olmaz...
Umursarlığımın mimarlarından olan öğretmenimin telefondaki sesi, anne şefkatiyle yoğrulmuş ilgi doluydu. Sıcaklık hissettim.

Doğrusunu istersen,
....doğrusunu istemelisin...

Aslına bakarsan,
...sahtesini kabul etmezsin.

Uzun lafın kısası,
...anlamsız gelebilir.

Cesaret edemiyorum!
Çok aptalca ama, yazıya başlarken aklımda olan çekirdek konudan çok uzaklaştım. Hatırlamıyorum.
Güzel işlenecek bir malzeme gibi gelmişti. Geçişler planlamıştım... Tıkanmadılar, eminim. Kayıplar!

Herşey siyaha kaçıyor. Herşey birbirine yapışarak, içe kıvrılarak, tahriş ederek, karanlıkta kayboluyor.
Uzun düz siyah saçlar, kıvrıla kıvrıla kafa derisine hızla çekiliyor ve gözler sönüveriyor. Dolunayın aydınlattığı sokaklar, yere çöken bulutların ve siyah arabaların egzostlarından çıkan yarasaların gölgesiyle kayboluyor.
Zaman geçtikçe, parlak ve mutlu dün, saldırgan ve puslu yarın tarafından karartılıyor.
Kartopu yuvarlandıkça, topladığı karla artan kütlesi sayesinde, daha kalın kar tabakasını kaldırarak ilerliyor ve alttan yeşil çimen değil, çorak toprak gözüküyor. Kartopu artık çocukların oyuncağı değil, katili...
Gibi...

Siyah olmayanlar da soluk.
Gibi...

Şerefe!