14 Nisan 2009 Salı

Kutuma gitmek istiyorum.

Ateşe atlamak dürtüsü hepimizin içinde...
O ateşin canlı tutulması gibi bir ereği var iblisin. "Zamanında çok mu üşümüş?" diye sorardı belki masum bir çocuk...

Boxing Helena'yı ilk duyduğumda, "Boksör bir kadının hikayesi mi?" diyerek şaşırıp, merak etmiştim. Milyon Dolarlık Bebek için 11 yıl beklemek bana yakışmazdı... Maggie'yi mi Helena'yı mı isterdim? İster miyim? En güzeli Helena'ya yumruk atmak ama ıskalamak, Maggie'yi de kutulamak olurdu galiba. Uykudan önce yatağının yanına su yerine kutu kutu rüya koyan bir adam tanıyacak kim var aranızda? Adres belirlensin, gelip seyredin gemileri. Gemilerin yükleri rüya, demirleri yastık, rotaları yorgunluk...

Bir kaç kutum var. Mavi kapaklarını çok sevdim ama yetmiyorlar, yazık. Firmamın rengi mavi; işlere yetişemiyorum, yazık.

Beni mutlu etmek için güneşi ve ışığını ve hayali yansıtıcıları kullanan ne kadar çok sanatçı var. Akıllarına, ellerine, dillerine sağlık ama hiç zahmet etmesinler; yetişemediğim gök de mavi ve güneşe en çok yakışan yorum da o gök.
Gezegenini seven adam tanımak isteyenler de kabul edilir yakında...

Ateşe çağıran iblis, yakıta sahip olmak ister. Ateşe hükmetmek ve belki de ateşi, ışığıyla, ısısıyla, her türlü zararı zevkle üstlenerek, yayabildiği kadar geniş alana yaymak ister.
Çocukken sevdiğim bir kızın beni yakan güneş olmasını, sonunda da küllerimi önemsemesini, rüzgardan korumasını dilemiştim. Çocukken iblise daha mı yakınmışım acaba?
Bana, kutu kutu rüya taşıyan gemileri mavi göğün altında, yastıkta sabitlenmiş gözlerimle zevkle seyretmeyi öğretecek kadından da bihaberdim. Helena'nın şeytani çekiciliğini, yorgunluğuma deva olacak tasviriyle unutturacak Maggie'nin tutkusundan fersah fersah alçakta olsa da, içimde hissedebiliyordum. O kırpılmadan sabitlenemeyecek, kutulanamayacak, güzel yaratıktı. Kırpılınca, kendisi olamadığını ve sabitlenme gereğinin de kalmadığını anlayan adamın trajedisi ise, film bitince de akıl yoracak türden değildi. Adamın tıp doktoru olmasını umursamak ne mümkün; rüyasını, hastane köşesinde görmüştü, yazık.

Benim kullandığım, akşam göğü kapaklı bir kaç kutu da içine koymak istediklerime yetersiz kaldı. Demek ki kutulamak istediklerimizi veya kutularımızı dikkatli seçmemiz gerekiyor. Ya kapasiteyi, ya da içeriğin kırpılabilme olasılığını adam akıllı değerlendirmek, herkesin hayrına... Mavi kapakların altına sabitleyeceklerimin bir kısmından feragat edebilecek miyim? Onlar, onlar olarak kalmalı, değil mi? Yoksa, kutuların aşkına, ateşe atlarcasına, sığdırmak için, feda edebilmenin kahramanca duruşuyla mı avunmalı? Kutuların koyu mavi kapakları açılınca, kim "eve hoşgeldin" diyecek?

Ateş, kullanmayı bilene yarar; kontrol edemeyeni yakar. İçine girmeden önce sürüneceğim veya giyeceğim koruyucu bir şeyler olmalı. Bulayım da arayayım ben seni...
Arayıp bulmak yok çünkü, biliyoruz.

Hiç yorum yok: