5 Ekim 2008 Pazar

Kırığım


Burada değilim. Çünkü burası, senin bunları okuduğun yer ve üstelik, o kadar eminim ki yanında olmadığımdan şu anda! Kim olduğunun hiç önemi yok...

Aslında, bunları yazdığım yerde olduğumu bile hissetmiyorum.

(Tek istediğim kuru fasülye veya tas kebabı şimdi! Sonra da uyurum sanırım. Yürümek de güzel olabilirdi ama ne yeterince ışık var ne de motivasyon.)

Tabii ki hissedemem kendimi. Derdimi dökecek umman bulamayacağımı anladım ve kendi kendime bile gereksizce takındığım ciddiyetin baskısıyla, işi aptalca esprilere döküyorum. Gülen yok, yine de tanımı bu; "espri" !

Ne ayağımdaki acıyı ne de kıçımın kaşıntısını hissetmek, beni bana gerçek yapıyor.

Suratıma bakıp, ne yapacağını soran elemanlara verdiğim otomatik cevaplar sayesinde işimi ifa edebiliyorum ama işe yarar hissetmeyi unuttum uzun süredir.

Tatillerimde uzanıp rahatladığım deniz kenarları, tanıştığım insanlar, dinlediğim şarkılar ve okuduğum yazılar, beni hep aynı yönteme yönlendiriyor. "You'll never walk alone" değil!

Bazılarınızın tatilleri bitti; bazılarımızın tatili zaten yoktu.
Ölenler de oldu ve bazıları doğamadı...
Büyürken kafalarına sıkışıp kalanlarla beraber; vücutları ruhlarına bol gelenlerin, seneleri (alkol veya terle) destek yapmayı yeğlediklerini de gördük.
Tatile önden çıkan bazılarınız, katillere de arka çıktınız. Bilmeden sanırım.
Bildiğimi sanmazdınız.

Size dönüp zırvaladıkça, kendi kuyumdan uzaklaşabiliyorum.
Kuyum, kanatlı kurtarıcımın sesini emiyor, tüylerini bozuyor...

Kimseye "sen de kimsin?!" yok artık.

1 yorum:

Borsalino dedi ki...

Bazılarımız kendini biriktirmeyi seçti, bazılarımız da biriktirerek kendini çoğaltmayı. Çoğaldıkça azaldılar. Azaldıkça bilendiler. Bilendikçe daha da çekilmez oldular. Görüntüler, anlar, yazılar. Ağaçlara isim kazımakla ölümsüz olacaklarını sandılar. Egolarını ceplerine doldurup, şişirdikçe şişirdiler. Gidip gelirken, gittikçe daha hızlı, daha hızlı, boşalan bedenlerimiz değil.