27 Mayıs 2009 Çarşamba

Şükran Akşamı


24.05.2009

Bugün, ofiste kahve yaptım. Genellikle, Çelebi kızlarından biri kendileri için kahve yaparken, nezaketen sorar, arada sırada da ben tekliflerini kabul ederim. Bu öğlen, beklediğim ikram gelmedi ve kendi ofisimmiş gibi davranmaktan vazgeçip, kendi ofisimin malzemesini kullanmaya karar verdim. Sağolasın Ece kız...
Dolabı açtım, dandik kahve makinasını ve kuru kahveci kutuyu elime aldım. İkisi de boştu ama sadece birinin boş olması normaldi. Sağolun çelebi kızlar!
Kuru kahve, erfrans ofisinden temin edildi. Sağolasın Karin kız...
Önce, firmamın resmen kullanmaktan bir kaç sene önce vazgeçtiği, yayvan fincanlardan birinde, yeterince kahve, su ve şekeri itina ve sükunetle karıştırdım. Ölçü bilmeyi ve kullanmayı çok severim de, yiyecek veya içecek hazırlarken şansımı kendim yaratırım veya yok ederim. Kendi ofisimde mi çuvallamaktan korkacağım? Sağolasınız aşağılayanlar!
Neden böyle yaptığımı, neden içerikleri -dolaysızca- kahve makinasına döküp bırakmadığımı soranlara, iyi kahvenin böyle yapıldığını anlattık. Sağolasınız Orhan ve Cemal Abiler...
Şansımı kendim ürkütmüştüm ama yok olmamıştı. İçilesi ama tadına çabucak doyulası bir kahve yapmıştım. Bir yere gidesim yoktu. Sağolasınız hacılar...
Bugünkü iş yoğunluğum tam beklediğim kadardı ve tam da beklediğim saatte rahata erip, açık havaya çıktım. Sağolayım...
Bindiğim Fiat Linea, gayet doğru seçimlerle, kestirme yollardan çabucak evime ulaştırdı beni. Sağolasın Şahin abi!
Muhtarım, Şahin abinin kuzeniymiş! Kim sağolsun bundan? Muhtarım çok yaşa!
Şimdi, evimin en güzel penceresinin arkasında ("önünde" diye düşünenler de sağolsun) oturuyorum. Bira, Graceland, çerez, deniz kokusu, sigara, gemilerin ışıkları, aşk ve yalnızlıkla eğleniyorum. Sağolun Ece kız, teyzem, annem, Ece kız, Aklen, Ece kız, Oya kız ve Ece kız...
Bu yazının kazananı Ece kız...
Sağolayım mı?
Bişey değil ki yine de...

Hiç yorum yok: