11 Haziran 2009 Perşembe

Exupéry Date



-Sence şimdi ne yapacak?
-Bilmem. Belki de ne yapacağına karar verecek. En azından karar vermeye çalışacak.
-Karar veremez o. Kararını uygulayamaz. Görürsün, çelişecek.
-Gel, yanına gidelim.
-Hadi, gidelim.

-Merhaba! Nasılsın?
-Merhaba.
-Selam dostum.
-Dostun? Hayırdır?

-"İçindekiler"i okudun mu? Ne kadar da doğalmış değil mi?
-Evet, hakikaten. Yazık, bozulmuş...
-Güneşin altında unutmuşlar zavallıyı...

--------------------------------------------------------

Görsel etki adına, ayaklarını, hatta tüm vücutlarını acıtan ayakkabılar, içinde rahat olmadıkları kıyafetler giymekte ısrarcıdırlar.
Benim sahip olsam utanacağım nedenlerle, sevmedikleri partnerlerle beraber olurlar; bazen, onlarla yaşarlar.
İstemedikleri yavrular yaparlar, büyütürken de ruhlarını kevgire çevirirler...

"Sadece insan olmayı biliyoruz..." diyerek, insan olmayı küçümseyene sorasım var şimdi : İnsan olmasaydın bu lafı edebilir miydin? Kendini kısıtlayan sensin.
Ne güzel ki insanım! Ne güzel ki sorgulayabiliyorum.
Ne güzel ki, acizliğim hakkında edecek bir avuç sözüm var.
Ne güzel ki, sevdiğimi, sevmediğimi, korktuğumu, coştuğumu yazarak, boyayarak, döverek, bağırarak, yontarak ifade edebiliyorum ve anlaşılabiliyorum.
Ne güzel ki, öldürenle yaşam vereni ayırabiliyorum.
"Sadece insan olmayı biliyoruz..." muş!
Sen, sadece, insan olmaktan pişmansın.
Merak ediyorum, seni yaratan ne hissediyor acaba?
"Dünyada çok fazla kötülük var..."
Evet, var ve sen insan olmasaydın bunun için üzülemeyecektin. Dünyadaki kötülüklere karşı bir eylemin varmış; gözünden her gün iki damla yaş da çocuk fahişeler veya sirk hayvanları için süzülürmüş gibi yapamayacaktın.
Yaşadıkları sağlıklı hayatın güzelliklerini inkar edercesine, aslında hiç de istemeyecekleri bir başka şekle yönelmeye yeltenirler.
Böylelerini zor severim. Vantilatör olasıcalar!

Bir de, var oldukları için her dakikalarını memnuniyetle yaşayanlar var.
Vücutlarına eziyet etmeden; istedikleri yerde istedikleri görüntüde olup da mantığa aykırı durmayanlar var.
Eşlerine en çok ihtiyaç duydukları zamanda evlatlarıyla baş başa kalmanın zorluğunu, yıllarca huzur ve sevince dönüştürenler var.
Sadece insan olmayı yaşayabildikleri için, diğer canların güzelliğine de hayran kalanlar var.
Bir kuyruğu olsa, onla neler yapabileceğini hayal edip; elleriyle dokunduklarını güzelleştirenler, sesleriyle mest edenler var.
Yaralandıkları ve hatta sakat kaldıkları halde, yokuş yukarı koşmayı sevenler var.
Yaşadıklarına, mümkün olduğunca kendileri yön verenler ve sonuçla baş başa kaldıklarında çocuk gibi ağlamayanlar var.
Her güzelliğin ve her çirkinliğin, her canlı için mümkün olduğunu bilip; dengesini kaybetmekten korkmayanlar ve attıkları her sağlıklı adım için mutlu olanlar var.
Afganistan'da, elleri kolları aileleri tarafından sakatlanan çocuklar olduğunu duyunca ağlayanlar var.
Böylelerini severim. Beni sevsinler isterim.

--------------------------------------------------------

Dün akşam, RocknRolla'yı seyrederken, ayağımın üstünde küçük bir bölgede, bir serinlik hissettim. "Helal olsun abi!" dedim, keşif uçuşundaki sineği görünce. Büyük ihtimalle, sahibinden kaçmış bir ev sineğiydi. Pet-ra!

--------------------------------------------------------

Yazın, bir Amsterdam (hatta Hollanda) akşamı, 22:45'e kadar geçerliyken; esnafın, evine döndüğünde, gün ışığında tadını çıkaramamaktan yakınacağı bir boğaz veya dağ manzarası da namevcutken; neden o dükkanlar 18:00'de kapanır kardeşim?

--------------------------------------------------------

Bugün havalimanında, İstanbul'daki mesai alanımda, içinde küçük bir İslam tapınağı olan uluslar ve kültürler arası koca kapının eşiğinde, bir aile gördüm. Ailenin var olma nedenini gizleyen bir halleri vardı. Erkek yetişkin bireyin yüzünde ve vücudunun geri kalanında geniş bir alana etki eden bir öfke vardı. Kadın yetişkin bireyin yüzünde ve vücudunun geri kalanında ise, erkek yetişkin bireyden mütemadiyen alınan kötü etkinin bezginliği vardı. Minicik koca, kocaman öfkesinin ucundaki yumruğunu havaya kaldırdı. Güzel sözler söyleyip, dudaklarını sevdiğinin tenine yaklaştıran birinin içtenliğiyle, hiddetli bir kaç söz mırıldanıp, yumruğunu karısının sol yanağına indirdi. Kadının kabullenmişliği ve tepkisizliği ve suçunu kabul eder gibi durması da bana vurdu. Havalimanında ne suç işlemiş olabilirdi ki? Kimi öldürmüş veya sakat bırakmış olabilirdi bu kadın? Romantik yumruklu herife, benden ve bir Havaş görevlisinden başka tepki veren olmadı. Bizim tepkilerimiz de sözlüydü. Kırıcı sözler sarfettik, hakkımızı yemeyeyim. Dediklerimizi duyunca, yumruk ve kadın sahibi adam çok sarsılmıştır eminim. Özellikle benim "Şşşşşş! Şşşşş!" diye başlayan ve "Vurma lan!" diye biten müdahalemden çıkardığı dersle uygarlaşmış, eski ilkel halinden pişman bile olmuştur.

Hiç yorum yok: