6 Temmuz 2009 Pazartesi

ünleme gel hanım

Herşeye karşı Çarşı'nın son icraatinde, dev nükte buldum! Akıllarına sağlık! Ne güzel yerde lise okumuşum da haberim yokmuş! Kafayı ebleklere takarsam olmaz tabii!

Evime, denizden, köfte kokusu geliyor! Saat 00:01!
Daha da ünlem işareti kullanmak istiyorum! Zararsız! Ünlemem!



Ne güzel, gecenin bu vaktinde, "rakı-peynir-Carl Sagan'lı Youtube" ritüelime köfte kokusu ve sahil yolu trafiği sesi katılması! Ne güzel! (Teşekkürlerim masanın ucunda, alıver...)

Peynir bitti, uykum başladı!

Carl Sagan'ın yapımında çalıştığı ve bizzat sunduğu Cosmos'u çocukken seyretmiştim. Benim kişisel seyahatimde, "insanlığın evrendeki yeri"ne uğramak, yetişkinliğim için planlanmış! Çocukken, sayılara ve diğer somut verilere daha çok odaklanmışım. "Biraz daha okuyayım..." dedim. Ufak varlığımıza, Sezen Aksu - Freddie Mercury düeti tarzıyla, yüksek değer verip; aynı zamanda, zorla, alçak gönüllü de olmayı istedim. Amazon'dan Cosmos'un DVD setini bulmak da nasipmiş...

Aniden, kafama, Taksim Meydanı'nda yürürken, kulaklıkla dinlediğim müzik yüzünden, kimliğimi kontrol etmekle görevlendirilen polisin sesini duymama ihtimalim çarptı. Kurşun gibi ağır ama neyse ki çok daha yavaş bu ihtimal nedeniyle, okumaktan da yazmaktan da cayacak gibiyim!

Banliyö trenlerinde görev yapan özel güvenlik elemanlarının bellerinde tabanca var. Tapança değil, tabanca! Aklıma gelen soruların farkında olan var mı? Aynı soruları soran var mı? Cevabı olan?
"Evet efendim, arkadaş sordu valla! Ben öylesine şey etmiştim..." diyerek, muhatap statüsünden kurtulmak istediğim kurum hangisi acaba?

Avukatımdan, gelişme haberi geldi. Hukuki dilde, uygulamadaki dayanaklar ve sebepler silsilesini doğruca anlatan avukatım, hukuk kararlarında mantığa aykırılığın nedenini anlatabilecek mi bilmiyorum. Hakkım sandığım hakkımı almak niyetiyle, avukatıma söz söyletebilmem için bir masraf daha karşılamam gerekiyor! İç yollardan önce iç kaynaklar tükenecek böyle giderse!

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nu biliyor musun?

Youtube'da Scientology reklamı görmek, rüyada ak sakallı, transvesteksüel, sarı kıvırcık saçlı, Japon zencisi dede görmek gibi mi ne? Bir de güzelce bir kızın resmini kullanmışlar... Anlamadım ki... Misyonerlik bannerlara mı kaldı?

Bazı sabahlar burnundan soluyan deli adam olurken, bazı sabahlar da burnumdan nefes alamıyorum!
Nostrilojiye nazalım değsin! Böyle sinir, hiç kullanışlı değil!
Nörondan enerji üretirim!
Anksiyete santralleri kurmak lazım!
Kaygı nakil hatları da gayet şehir trafiğinden oluşturulabilir!
Öfkeni aktar bir kamyonete, yollarda dağıtılsın bütün gün!
Daracık sokaklarda öfkeli boğadan kaçanlar geldi şimdi gözümün önüne. Zodiac!
Kardiyak!
Ellediğim taksiden can havliyle kaçan insanların kalp atışlarını, Alan Parson'vari bir emekle kaydetsem. Müzik olsa... Dinleyemem ki! Tedirgin olurum!
Kendi kalbimin sesi hepsini bastırır mı? Bastırır! Estirir de ada yeli estirir...

Duş!
Suya gel hanım!

Hiç yorum yok: