27 Ağustos 2009 Perşembe

Aynı ambulansta...

I found an island in your arms, a country in your eyes... diyemedim kendi sesimle.

Meteliksiz gelmedi. "Ölen de yoktur" diye umdum sessiklik içinde. Kısa bir sessizlik talep etmişti benden. Nedenini önemsememiş olmam mümkün mü? Değildi... Sormam da imkansızdı. Beklemeyi rahat kılan da kendisi oldu. Teşekkürle harmanlı empati mutfakta, deniz manzarası denizde, dert O'nun kafasında, derdinin derdi benim kafamda, iftarlaştık. Sadece sevdiğimden değil, insanca durduğundan ve insanlığının tadına, şu derdiyle bile, en az benim kadar vardığını hissettirdiğinden, bekledim.

Kollarında bulduğum adaya bir kasırga vurmuş; gözlerindeki ülkede isyanlar çıkmıştı.



Deniz kumu ve piyano sesiyle yeniden kurdu düzenini.
Deniz suyuyla ıslanmasını istediğinden emin olduğum eline doğru elimi uzattım; bana hasarı göstermesinden dakikalar sonra. Önce, denizden mi yıkıntıdan mı çıkardığımı şaşırdım kendisini. Avcumu açtım, uçası varsa uçsun diye. Avucum piyano oldu. Ölen olmadığını anlamıştım ya, sevincime diyecek yoktu. O'nun kurtarıcısı da kanatlıymış!
Bütün gece derdimizi kutladık, umarım.
Kırmızı, yumuşak kılıflı ambulansın sirenine hayrandık...

Hiç yorum yok: