1 Şubat 2009 Pazar

Teklifsi Hayvan


Bağırmanın, haykırmanın, daha kolay kabul görse de, yüksek sesle ifadenin, ötelendiği bir çocukluğum olmadı. Çocukluğumda algıladığım dünya, reşit olduğumda yok olmuştu.
Uyuşmazlıkların, çatışmaya uğrayıp, kavgaya vardığı dönemlerimi; şu üç (3) desimetrekarelik endüstriyel tasarımda parmaklarımı gezdirirken, sükunetle hatırlıyorum.
Sükunetim, şimdidir.
Sükunetim, bağıran şarkıcıların salyalarıyla beslenir.
Cemal Abi'ye de dediğim gibi: "Bu müzik, insanı insan yapar..."

Bağırırken çıktıkları yürüyüş...
Bağırıp terkettikleri sevgililer...
Bağırarak cezalandırmaları...
Bağırlarındaki bağırma istekleri...
Bağırmadan özür dileyememeleri...
Bağıra bağıra özlemeleri...
Bağırtılarıyla itiraflarını gizlemeleri...
Hep bağırsalar da susacakları anı çok iyi bilmeleri...
Bağırmadan önceki nefesleri...
Bana (sana da) bağırmalarını bekletmeleri...
Bağıra çağıra sevişmeleri...

Niye üç virgül kullanılmaz?

-----------------------------------------------

Kaç çay istersin? Telif hakkını nasıl ödeyeyim senin? İnsaflı ol!
Dün, İncirli'de emlakçı yakaladık. Geri bırakmadan önce inceledik. "Hermetik" le beslenirmiş. "Hermetik seven adam" dedi Hakan.
İncirli evleri fena sayılmaz ama ben de zengin veya umursamaz sayılmam...

-----------------------------------------------

Hatırlayan varsa, lütfen bana da hatırlatsın. Ben kimseye "Şundan duyduğum şu lafı hiç unutmam..." veya "Şu, bir keresinde demişti ki..." diyerek, bir insanın bir sözünün hareketlerimde (bence, karar, bir harekettir) ne kadar derinden etkili olduğunu dile getirmiş miydim? Böyle bir etkilenmeyi açıklamış mıydım? Bir kaç gündür düşünüyorum, böyle bir söz, nasihat bulamıyorum. Benim bulamamam, duyduğum sözlerin beni hiç etkilemediği, yönlendirmediği anlamına gelmez. Aksine, kendini detaylıca tanımanın en şımarıkça özgüvenini yaşayabilen bir enayi olarak, sözlerin (sözcük güruhları), üstünde, diğer hemen her iletişim araçsısından daha fazla etkili olduğu bir bünyem olduğunu savunabilirim. Yine de, bana en çok yol gösteren sözlerin, yaşayan ve yüz yüze veya telefonda görüşülmüş insanların ağızlarından çok, şarkılardan veya kitap sayfalarından çıktığını bilmek, merak yığıyor etrafıma. Bu merakın kaldırılması çok zor bir ağırlık olduğunu savunan Alex'e inat, yardım istemiyorum. Burun kemiğimin tek parça kalması da daha uygun. Hakaretin veya küfrün bile bazen fazla nazik kaldığına katılıyorum. Sana telif ödeyemem...

Dağılan konu nasıl toplanır?
Genellikle kadınlardan (Evet, kadın vücudu, her iki cins için de güzeldir; ilgi çeker... Konu toplanır!) duyduğum, anne, baba, eski sevgili sözleri ve etkilerinin kulaklardan ziyade akıllarda yarattığı esnemelere şaşırmayı bırakmak istiyorum. Bu akılların, kırılmamalarına ama esnemelerine şaşırmaktan bir kurtulsam, belki teknoloji transferi yapabilirim.
Büyük ihtimalle yanılıyorum. Benim de kulağımdaki konilerden veya kalın halkalarımdan başka küpelerim vardır. Ayna sandığım insanlardan, ortamlardan utanıyorumdur da takmıyorumdur. Değil mi?
Normalimdir, değil mi?

-----------------------------------------------

Farklı lügatlardan hep mi haberdardım?
Bu yüzden mi; bu farkındalığım yüzünden mi detay detay anlatıyorum. Yanlış anlamalarına izin vermekten neden çekiniyorum?
Anlamların nüanslarına kadar ayrılması, bu yüzden mi bu kadar önemli?
Ya annemle ne oldu?
Ya O'nla?
Ya bunla?
Nasıl oluyor?

-----------------------------------------------

Bir sözün söylendiği andaki hareketi, sen onu her hatırladığın anda, nasıl tekrar aynı şekilde gerçekleşiyor olabilir? Bu soruyu açıklamak gereğinden korktuğumu itiraf ederken, yarınki cesaretimden bihabersem; ümidin, acıyı uzattığı savına da burun kıvırabilirim.
Değişkenlere güvenmeden de, sabitlerden duyulan korkudan kurtulmayı kutlamak için bir parti vereceğim!
Alır mısınız?
Yöntem kutlamasına katılır mısınız?

Hiç yorum yok: