6 Temmuz 2007 Cuma

daha fazla istemiyorum

Dün öğlen, Keşan'a bağlı Yayla'dan (Saros Körfezi'nde) Bakırköy'e döndüm. Daha kısa kalmayı isteyerek gittiğim yerde, yedi günlük güneş, deniz ve huzur kürü, omuzlarımı yumuşatmaya yetmedi ama; yüz kaslarımın, elmacık kemiklerimin üstüne doğru yoğunlaşmayı kestiklerini söyleyebilirim.
Hele ki, dün akşam Harbiye'de, yıllar sonra tekrar kanlı canlı gördüğüm Robert Plant'in moralime olumlu etkisini anlatmaya kalksam; hızla geri otururum sanırım. Tekrar, binlerce teşekkür ederim Zeynep!

Konser hakkında söyleyebileceklerim:

* Strange Sensation gayet yetkin adamlardan (doğal olarak) kurulu.

* Robert Plant'in tarifime ihtiyacı yok. Yalnız, son yıllarda çok keyif alarak yaptığı müzikteki doğu etkisi, beni çok da mutlu etmiyor. No Quarter'ın içerdiği yorumlar, gayet keyifli ve her dinleyişimde heyecan duyduğum yenilikler olmasına rağmen; saygıdeğer ustanın son işlerine verdiğim tepki, ne yazık ki, "Ben senden Rock ve Blues duymak istiyorum..." idi.
Gerçi, şarkılar ve ses O'nun; üretme keyfi de... İstemeyen dinlemesin kardeşim.

* Sahnede, tavandan sarkan dört, iki kenarda birer sehpa üzerinde, toplam altı fener; arkalarda yakılan ve sahnenin önüne kadar gelen kokusuyla ambiansı tamamlayan tütsü vardı.

* Başlarda seyirci (biz) hayal kırıklığı yarattı(k). Solo kariyerini (özellikle son yıllarını) pek takip etmediğimizi, Robert Plant'e şarkılarda mimikler veya alkışlarla bile katıl(a)mayarak gösterdik. Led Zeppelin'le yaşadığı başarılı yılların iki katından fazla süren solo kariyerinde, Led Zeppelin'le yaptıklarının ötesine geçmeyi dert etmiyordur umarım.

* Yazarken Tony Blair'i anımsadığını söylediği şarkı için yaptığı açıklama gayet eğlenceliydi.

* Led Zeppelin şarkılarının başlamasıyla havaya giren seyirciye (bize) "Exxxxxtraordinary! Not you! Us!" dedi. Haklıydı. Yine de mütevazı davrandı ve özür dileyip, espriye ihtiyacı olduğunu söyledi.

* Başka bir şarkının introsu için de, eline beyaz küçük bir Hi-Fi teyp aldı ve play tuşuna bastı. G.W.Bush'un "anlamak ve bilmek" üzerine muhteşem konuşmasını yayınladı. Sonra şarkıya girdi... (konuşmanın metnini bulursam, bağlantı koyacağım)

* Led Zeppelin şarkılarının bu ekiple yorumlanması da beni gayet tatmin etti. Yalnız, Gallow's Pole'u çok insanın bilmemesine hayret yetiştiremedim.

* Bir ara, iki şarkı arasındaki sessizlikte, kendini "Raaaabbbııırrrrtttttt!!!" diye yırtan hatuna "Yes, mother?" diye cevap vermesi, çok etkileyiciydi. Herkes güldü.

* Bisten hemen önce, Plant hariç bütün grup elemanları yerlerini almışken, sahneye biri kıvırcık siyah saçlı ve fazlasıyla hızlı, diğeri daha yavaş hareket eden, gayet genç iki seyirci fırladı. İlk fırlayan, benim Cedric Bixler-Zavala'ya benzettiğim, mikrofona yapışıp; çok, ama çok kısa sürede anlaşılması zor bir şeyler bağırma ve seyircilerin arasına sağ salim dönebilme (geri atlayarak) şansını buldu. Arkasından gelen ekürisi o kadar şanslı değildi ve dertop edilip sahne arkasına taşındı. Plant, yılların tecrübesiyle sakin davrandı. Çok yakınında olan bu komediden hiç etkilenmedi ve mikrofona gelip, grubundaki elemanları teker teker tanıttı. Çocukların zararsızlığını ve güvenlikteki gediğin fazlasıyla kapatıldığını farketti sanırım.

* Sahneyi son kez terketmeden önce, bütün grup olarak öne gelip eğilerek defalarca selam verdiler. Seyircilerin (bizim) de ayakta alkışlamayı kesmememiz üzerine, Plant sahneyi terketmekte zorlandı. "See you soon!" dedi. "How soon?" dedim. Duymadı galiba.
Elini kalbinin üzerine bir kez daha koyarak, tekrar selam verdi ve "kusura bakmayın gitmem lazım... kasmayın" der gibi bakıp, arkasını döndü ve gitti.



Hiç yorum yok: