21 Nisan 2010 Çarşamba

Kıtayı devirmek

Arkadaş da benim düşündüğüm gibi düşünüyor; "bir şekilde gerçekleşmiş geçmişi kafaya takarak yaşamanın bir anlamı olmadığını, geleceği şekillendirerek geçirilen şimdiki zamanın daha faydalı ve eğlenceli olduğunu" belirtiyor. Katılıyor gibiyim. Rüyalarımın, gelecekten algılarla oluştuğunu söyleyemiyor olmaktan çok memnunum gelin görün ki... Kısacık bir süre için daldığım uykumda, gördüğüm rüyanın ve hissettiğim duygusal yoğunluğun, geçmişimden filizlenip, şimdime çiçeklenmesinin, benim irademle olmadığını belirtsem? Elbette, dün geceki uykumun görevce bölünmüş olması sonucu gördüğüm, kayda değer son rüyamı anlatırsam, "sen geçmişini görmeye devam et abi..." dersiniz.
Şöyle ki:
İnanılmaz yoğunlukta yağmaya başlayan yağmur altında, bir kaç yüz metre öteden, büyüdüğüm eve koşuyorum. 5 kat merdiveni hızla tırmanırken, daha önce hiç duymadığım, derin ve bas sesler duyuyorum. Evin kapısını açıyorum ve içerde sadece köpeğimin olduğunu hissediyorum. Zavallım, korkuyla, bir duvarın dibine çökmüş, bana bakıyor. Oturma odasının penceresinden baktığımda, terasta siyah bir BMW 3.16 durduğunu görüp şaşırıyorum ve o anda ev sola doğru yatmaya başlıyor. Annemi, babamı, sevgilimi ve arkadaşlarımı bir daha göremeyeceğimi düşünerek köpeğime bakıyorum. "En azından, yalnız değilim." diye seviniyorum. Ayrıca, bizim evle beraber, bütün sokakların, binaların ve ağaçların da sola doğru yatmakta olduğunu; aslında yön değiştirenin bina veya mahalle değil, bütün coğrafya olduğunu anlıyorum. Yer çekimi, sol yan çekimi haline geliyor. Kayarak soldaki duvara yaslanıyorum ve denizin tüm karayı nasıl yutabildiğine şaşırıyorum. Terastaki araba da aşağı düşüyor ve dalgalar binaya vurmaya başlıyor. Kimsenin bağırdığı, kaçıştığı yok... Bu kıyamet mi yoksa sadece yerel bir felaket mi diye merak ediyorum. Kıyamet değilse çok sinirleneceğim çünkü... Köpeğime sarılıyorum ve bekliyorum.
Sanırım çişim geldi ve uyandım. İsrafil'in üfleyeceği Sur borusunu, herhangi bir başka sesten nasıl ayırt edeceğimizi merak ettim ve tuvalete gittim.
Şimdiyi yaşıyordum ve sonraki bir kaç saatimi şekillendirmem gerekiyordu. Aslında, sonraki bir kaç ayımı ve hatta 5 - 10 yılı şekillendirmem gerekiyordu. Çişim varken, hakkında düşünülecek gelecek gayet yakın oluyor... Yine de, kaç saat sonra tekrar uyanacağımı merak ederek yatağa döndüm. Nasıl olsa telefonların saatlerinin alarmlarını kurmuştum ve beni, ne kadar kısa süre daha uyursam uyuyayım, aynı huzursuzlukla uyandıracaklardı. Öyleyse, kaç saat veya dakika daha uyuyabileceğimi öğrenerek hayıflanmama ne gerek vardı? Yoktu...

Yatağımda benden başka kim vardı?
Yoktu...

Hiç yorum yok: