14 Kasım 2008 Cuma

1984 (wiki bağlantı manyağı)


1984'te yaz olimpiyat oyunları Los Angeles'ta yapılmıştı. Kapanışında, Lionel Ricihe'nin All Night Long'unun fıkırtısına ve dans gösterisinin 80'lere özgü zayıf ihtişamına kapılmıştı 7 yıllık algım! Ne The Commodores bilinesiydi benim için, ne de Commodore 64 veya Amiga!
Philips televizyonun cılız rakipleri bir ITT Schaub Lorenz kaset çalar ve Nordmende radyoydu. Lionel Richie'yi kasetten dinleme imkanım yoktu; annem o senelerin en Radyo Eksen'i olan Polis Radyosu'nu açardı benim için. 3 - 4 günde bir, çoğunlukla da geceleri 9'dan sonra duyabilirdim All Night Long'u. Annem "bütün gece eğlence"nin bulanık resmini zihnimde canlandırmama yardımcı bile olmuştu bir sofra kuruluşunda... Kavgasız, müzikli günlerim çok güzeldi.

Sonra,1984'ün son gecesinde, annemin sofrada başıboş bıraktığı bir kadeh kırmızı şarabı vücudumda gezmeye çıkardım ve Opus'un Live Is Life'ıyla, Laura Branigan'ın (2004'de beyin kanamasından ölmüş, külleri Long Island üzerine serpilmiştir...) Self Control'üyle (İtalyan Gloria'sı olduğu henüz bende meçhulken) ve Rick Springfield'ın Celebrate Youth'uyla kafamı yuvarladım. Üzerimde Belgin Abla'nın yılbaşı hediyesi koyu gri kazağımla ısındım. Avustralya televizyonundan Countdown adlı müzik programlarını niye alırdı TRT bilmiyorum... Anzak kardeşliğine kurban olabilirdim...

Mecra fakiri algımda bunlar güzel localar kurdu, yüzlerce konuğa!

Eric'in 1984'ünden de, Barış Manço'nun 1984'ünden de, Roger Taylor'ın 1984'ünden de bihaberdim (yet!).

Sonra teyzem Paul Simon'la, dayım Bob Marley'le ve bir minibüste acayip devinik betimlemeli hakaretlerime rağmen, Paul ve Bob referanslı kuluçkam sonucu, Doğan Abi Queen'le tanıştırdı beni...

Kanatlı kurtarıcımın yuvasının çalı çırpısı bu insanlardır.

Sonra, güneşin her dakikadaki konumuna göre rengi değişen kabuk kırıldı ve ben ergendim.

Anlamaktan ve anlaşılmaktan çok, anlam kurmaya, anlam vermeyi önemsemeye yöneldim. Kaçak!
Hesap ve madde eksenli kültürü, kültür manyetiğiyle beslediğim kurtarıcımla tepeden seyrettim yıllarca.

Kanatlı kurtarıcımın zırhını, kafamın üstünde vızıldayan şarapnelleri avcumda ezerek bir araya getirdim. Hiç boyun eğmedi bana ve kafası çıplak kaldı. Hep benim istediğim yerden, fakat nereye isterse oraya, kurtardı beni.

Onun sırtında Kuzey Denizi kıyısına da gittim, Pendik'te tren de bekledim, Nazi kalıntısında yağmur da içtim, uçak dengesi de hesapladım...

Şimdi, beni Marmara Denizi'nin sığ eşiğinden alıp, Akdeniz'in şirince ılığına götürmek istiyor.

Çok palazlandı.

Yine de, kıçımı kaşımam, kendisini hareketlendirmemden daha zor.

İyi tanışıyoruz, çok sevişiyoruz.

Beraber fazla güçlü ve umursamaz oluyoruz.

Kesinlikle şımarmadık, kesinlikle yüzsüz değiliz.

Kanatları gücünü kaybetse bile, son nefesimi duyana kadar beni kurtaracağından, 1984'ün büyüsünden emin olduğum kadar eminim!

----------------------------------------------------------

2 yıldır, kurtarıcıma, gecenin çökmesini beklemeden musallat olan iblisin akıl hocasını, gözünüze sokarcasına, bir kez daha (tanımayanlara) tanıtmak isterim:

Brandon Boyd der ki:

Güneyli gız! Maymun ettin beni len!

Hiç yorum yok: