17 Nisan 2007 Salı

Duvarsız odadan kaçış

Hey sen! Dışardaki!
Gel buraya! Kıs sesini önce. Kendi sesini kıs!
Kafanı eğmene gerek yok. Çünkü, orada asılı bir at nalı yok.

Merak etme, kısa sürecek. Saate bak. Kolundaki gerçek, duvardaki ise yalan.

Karşıdaki pembe koltuğa otur. Ayaklarını birbirine bitiştir. Sakın açma! Ne ayaklarını, ne de ağzını... Pişman olmak için de erken ayrıca!

Algıladığın gereksiz şeylerden ve sığ kaygılarından kurtaralım önce seni:
Aşağıda bıraktığın araban artık başkasına ait! Torpido gözündekileri de kaybetmek seni buradan mahrum bırakır diye düşündük. Şu anda oturduğun koltuğun altında, açmaya çalıştığın ayaklarının arkasındaki pembe çantadalar. Bagajda sadece çöp bulduk.

Sus! Biliyorum, "onlar çöp değil!" Sus! Dinle...
Burda yeterince değişirsen, arabaya ihtiyacın olmadığını; ulaşım için çok daha güvenli araçlar kullanabilecek yetkinlikte olduğunu anlayacaksın. Kendin için çalıştır organlarını şimdi. Sakince...

Ne demiş atalarınız, "öfkeyle kalkan, zararla oturur", değil mi?

Dinliyor musun? Anlıyor musun?

Güzel. Şimdi, yanılgılarını düzeltelim...

----------------------------------------------

Pire! Takıl şunun peşine. Sınır tanımadan zıplamasın uçaklara!
Kuruka! Sen de koluma ve dilime masaj yap lütfen. 22 dakikadır herifin kulağından düşmemek için uğraşıyorum. Yorulmuşum. Sana nasıl baktı, gördün mü?

-----------------------------------------------

Sevdin demek burayı; tekrar geldiğine ve rahat gözüktüğüne göre...
Üzgünüm, Kuruka sana cevap veremez. İzole oldu O. Sen ettin.

Güle güle!

Hiç yorum yok: