6 Nisan 2007 Cuma

Trieste

Batiskaf istemedim hiç. Varsa yoksa uçaklar, benim için...

Denememi tavsiye ettiler. Tecrübe edinmenin ve yaşamdan keyif almanın kestirme yollarını, başkalarının önerileriyle de bulabileceğimi farkedeli ne kadar oldu acaba? Fazla direnmeden, bir sene para biriktirip, hiç eşya satmaya veya devretmeye gerek duymadan, borç almadan; üstelik gayet namuslu emeğimle, mütevazi bir batiskaf aldım. Elbette, içinde tatmin edici bir ses sistemi var. Oturmam için ufacık bir koltuğu olduğunu görünce, ne kadar ekonomik bir seçim yaptığımı daha iyi anladım. Yıllarca çeşitli taşıtlara ve bunların bakımlarına harcadıklarımı düşündüm. Hiç birinden etmediğim tasarruflar için bir kez daha gurur duydum. Bisikletime gülümsedim uzaktan ve yağının kokusunu içime çektim tekrar. Kulaklıklarımı taktım ve mırıldanarak batiskafa girdim.

Yola koyulur koyulmaz, benliğimin, algıladıklarımı olumsuz yorumlayan tarafı mesaiye başladı. Tek kolu kesik çocuk, değişen basıncın da etkisiyle, olumsuz çıkarımları bertaraf etmek için daha çok mesai yaptı. Sağolsunlar, benden hiç çözüm beklemeden, kendi aralarında hesaplaştılar. Hala da kendi sistemleriyle çalışıp, kendi işlerini sergiliyorlar. Olgunlaştılar artık. Küçücük, hastalıklı ve hüzünlü kabinde oturmuş, uçsuz bucaksız denizin ucundaki uçlu ama bucaksız boğazdan geçerken düşündüm: "Suratını camdan, gözlerini dışardan ayırma oğlum. Yakıt, basınç, derinlik göstergeleri sapasağlam çalışıyor ama bu son seyahatin. O halde kaygıdan kaçın, yolunun tadını çıkar. Yoksa burdan pestilin çıkar." Telkinde başarısız, mantıkta yavaş, derinde çok soğuktum. Bu bir denemeydi. Dedim ya, aslolan hava yolculuğu...

Yine de, derinler yükseklerden çok daha fazla rengi, daha geniş alanlarda, daha sık ve daha cömertçe sunuyor.

Bu sefer derinden giderken, yükseklerden gördüğüm koyu mavilikleri hala kucaklayamıyor olmanın ezikliğini yaşamaktan korktum. Bu korkum çok kısa sürdü. Çünkü, ölümüm gibi bu da değiştiremeyeceğim bir şey ve aslında, bu yoksunluğun bana özel olması anlamlı. "Anlamsız" kadar zavallılık ifade eden bir sıfat var mı? Anlamlarsa ne kadar çeşitli ve değişken! İşte, bu derinlikte, benim gibi tecrübesiz bir yolcu için, her şey ne kadar öngörülemez... Bu engin basınç dünyasında, belirsiz renk ve ses darbeleri, benim istediğim uzunlukta ve yoğunlukta sanat eserleri gibiler. Algılayanın ürettiği eserler. Denetleyeni, uzmanı, eleştireni, yereni yok. Alkışlayan da sadece benim. Koltuğumdan yayılan şaklamalar, sadece batiskafımın bir karış kalınlığındaki duvarlarıyla mı sınırlanıyor; yoksa denizdeki balıklar ve belki, hatta, kıyıdaki deniz kızları da duyuyorlar mı onları?

Şimdi, aşağıda gördüğüm ışıkları merak ediyorum. O kadar parlaklar ki! Görmemeye imkan yok. Belki suyun üstünden ve belki yükseklerden bile görülebiliyorlardır. Bu, bir şehir olmalı. Suyun altında olduğu için, kolay ulaşılamıyor sanırım. Ne boğaz çıkışında, ne de yakın mesafede bir tabelası var. Rastlamak ne güzel. Yaklaştıkça ışıkları daha çok parlıyor; gözlerimi yormuyor, bakışlarımı da bırakmıyor. Yaklaştıkça, derinlik de arttığı için dönüş hakkında şüphe duyuyorum. Işıklar, sakinleştirip cezbederken; çevremdeki suyun basıncı taşıtımı test ediyor. Dolayısıyla, seçimlerimi de bu derinlikte sınamış oluyorum.
Kulaklarım, müzikte farklı sesler duymaya devam etseler de; zihnim pek oralı değil artık. Çeşitliliği, bu su altı medeniyetinin yapısını inceleyerek; şimdilik, sadece gözlerimle kutluyorum. Sanırım, derinleştikçe azalması gereken sıcaklık, ışıkların etkisiyle artmaya başladı. Uçaklarım gibi mavi olmaya başlamasından korktuğum tenim şimdi kırmızı sanırım; emin değilim, aynam yok...

Son derece panikletici bir durumdayım değil mi? Neden bu ışıklardan gözlerimi alamıyorum? Çınlayan kulaklarımı neden müzikle rahatlatmak istemiyorum?
Burada akıntı, kontrolü kaybetme riski de getirmedi. Artık, taşıtımın kumanda aletlerini, ellerimi acıtana kadar sıkı tutmama gerek yok. Bu kadar hafif ve keyifli bir hidrolik kumanda tecrübe etmemiştim. Işıklar sayesinde, görüş sıkıntım da yok. Yavaş, keyifle ve arkadaşça yaklaşacağım bu yerleşkeye. Yöneticilerini bulacağım. Batiskafımı sabitleyebileceğim bir alan vermelerini çok isterim.
Bir saniye!
Işıkların tam ortasında bir batık var! Etrafında yüzlerce küçük ışık kaynağı...
Yalnız, batığı tamir mi ediyorlar; parçalarına mı ayırıyorlar, anlamıyorum.
Ne yapıyorlarsa çok meşguller! Merakımı gidermek için yaklaşmam saygısızlık olur, arkadaşça değil.
Bu yolculuğumun, dahası taşıtımın nedeni merakım değil mi?
Batık neden bu durumda?
O çalışanlar kimler?
Şehre asıl parlaklığını veren ışıklar, hiç bitmeyen işlerin belirtisi mi?
Bu şehir yeni mi kurulmuş?
Sakinleri, misafirlere nasıl davranıyor; dahası misafir istiyorlar mı?
Ya göçmenler hakkında tutumları nedir?
Çalışkan ve zararsız göçmenleri kendilerine layık görmezler mi?

Soru sordukça, derine yönelen batiskafımın duvarlarından sesler gelmeye başladı. Sorularım ve cevaplarım, dışarıdaki suyun ağırlığından daha güçlü bir iç basınca neden oluyorlar. Yolculuk, bu şehrin güzel ışıklarını görünce anlam bulmuştu. Anlamsızca gözlerimi kapatıp, sığlara yönelmek istemiyorum. Batiskafımın parçalanıp, et ve kemiklerimin aşağıdaki batıkla uğraşan şehir sakinlerine ulaşmadan, buradaki yırtıcı balıklara yem olmasını da istemiyorum. Bu mükemmel yerleşim tasarımının devam etmesini istiyorum.

Beni hangi müzik düşünmekten alıkoyar şimdi? Yellow Submarine değil! O sığlarda gezer çünkü, belki suya bile indirilmez.

Biliyorum, düşünmeyi bıraktığım için yine üşüyorum. Şehrin sesleri geliyor şimdi. Müziği kıstım. İçinde seyahat ettiğim şeyin ne olduğunu bilmiyorlar. Onların kullandığı taşıtlardan çok farklı çünkü. Merak mı ediyorlar sadece? Merak ediyorlar mı? Meraklarının mı savunmalarının mı daha etkin olduğunu merak ediyorum. Savunmak? Güzelliğin korunmasını istiyorum ben de... Şehri benimserim ve belki beraber savunabiliriz. Tehdit nerede? Hayır hayır! Ben değilim.

Burada, baskın renkler yükseklerdekilerden daha koyu ve bu yüzden belirgin ışıklar daha parlak ve çeşitli renklerde. Siyaha çalan bir mavi hakim. Mavinin yeşille kesiştiği kayalardan ışıklar fışkırıyor. Işıklar o kadar sık ki ortam gayet sıcak. Bu derinliğe ulaşabilenler için kusursuz kazanç bu manzara.

Hiç yorum yok: