17 Nisan 2007 Salı

Kavuşak

Bisikletimle hızlanıp hızlanıp, aniden durmak zorunda kaldığım durumları seviyorum. Tıpkı, görüp hemen tanışmak; tanışıp hemen tanımak; tanıyıp hemen sevmek; sevip hemen sevişmek istenen biri gibi görüyorum bu aralar bisikletimi ve onla yaptığım gezileri. Benim dokunmadığım zamanlarda, bana yaşattığı şeyler nedeniyle kaynağı olduğu heyecanım meşgul ediyor onu. Ya da, böyle düşünmek beni avutuyor ve bu avuntunun farkında olup, sıkıcı gerçeğe dönmek istemiyorum.

Tıpkı, "Deep Kick" çalarken, son sürat indiğim itfaiye yokuşunun ortalarında, bir de pedallara asılmam ve yokuşun sonundaki kavşakta, benim umduğum ışıkların yanmaması yüzünden durmak zorunda kalmam gibi; beğenilerimin yolunda, seçimlerimin sonunda ihtimallerin kesiştiği bir kavşakta, devam etmek yerine; tek parça kalmak istiyorsam, çabucak durmam ve yön değiştirmem gerekebileceğini bile bile; gönül aşağı, kalbimin kapakçıklarını en büyük vitese almak ve an geldiğinde gözlerimi var gücümle sıkıp fren yapabilmek, dahası kaymadan durabilmek, güven hissetiriyor. Kontrolün her yol şartında elimde olduğunu hissetmek, benim için yeni.

Yıllar önce (80'lerin ortaları), her hafta aksatmadan, cuma günleri aldığım Gırgır 'da bir karikatür görmüştüm. Çizerini de hatırlayacağım ama... Emin olmadan zikretmeyeyim şimdi...
O zamanlar halkın çoğunluğu tarafından "entel" olarak adlandırılan ve hatta "entel, dantel" diye ballandırılan kesimden, veya özde gerçekten entellektüel olanların dışında, görüntüde elitleşme hevesinde olanlardan birinin, yediği feci dayağa verdiği "Oh! Oh! Birikimlerim artıyor, ne güzel! Vur! Oh!" tepkisiyle güldüren bir karikatürdü. Gerçi, entellektüel veya aydın sıfatlarını, şimdi kaç kişinin kullandığı ve "entel, dantel" alaycılığının ne kadar yok olduğu (haketti mi) çok şüpheli ama; o zamanlarda belirgin bir "entel" görüntüsü ve bazı sözleri vardı. "Olgu", "olay", "birikim", "tepkisel", "sorunsal" gibi sözcükler özellikle ve sıkça seçilirdi ki, entellektüel birikim olgusu, olayların içindeki sorunsallara tepkisel bir biçimsellikte sunulabilsin. (Ben de şaşırdım son tümceselime...) Sonradan "iştesel", "kamusel" falan da espriselleşti doğalsal olarak...
Genellikle yeşil veya toprak rengi parka veya kaban üstüne, tek omuza asılı çantalarıyl; ama o çantanın içine koymak yerine, diğer kollarının altında taşıdıkları kalın kitaplarla bu "entel"lektüseller kendilerini hemen belli ederlerdi.
Sanırım çizer de bu "birikim" takıntılarına takılmış olacak ki; "eh be kardeşim, böyle bir duruma bile, birikim adına uygarca yaklaşırsınız siz herhalde..." dercesine çizmişti.

Ben de az önce, edindiğim kontrol kabiliyetinden bahsederken, "Zaten babanın adı Gepetto değilse, kaçınılmaz olarak tecrübe edineceksin... neye seviniyorsun su samuru?" diye kendimle dalga geçtim.

Beklemiyormuşum demek ki... Bundan sonra da, tecrübeler sonucu edindiğim yetilere şaşırmamama sevinirim. Var bir yavaşlık bende; biliyorum. Olsun.

Bisikletimi en çok bana benzediği ve ona yakıştığım için seviyorum.

"Beyaz Bisiklet" diye bir film vardı. O da galiba 80'lerdeki entellektüel sanatsal çalışmalardan biriydi... Keyif vermiş miydi bana? Kaş'ta geçiyordu galiba... İnceleyeyim.

Marjinal bulanlar olabilir ama, ayrıca, karşıdan gelen arabaların üzerine hafifçe yönelip, onların şerit değiştirmesini sağlamak da hoşuma gidiyor. Gerekli mesafeyi koruduğum sürece, kendimi de kaldırıma atabilecek kadar açılmak yetiyor. Araba şerit değiştirip önümü boşaltınca, iç rahatlığıyla, tekrar kaldırıma yaklaşıyorum. Sıkışma tehlikesini de böylece yok ediyorum.

Amsterdam'daki rahatlık yok burada. Hiç bir konuda...

Bir kere de bisikletimle gitsem oraya...

---------------------------------------------

Bugün anneme gitmeden önce Bakırköy'deki TCDD lokaline (Kemal Abi) uğradım. Çantamdaki Rolling Stone'u çıkardım. Çayımı yudumlarken sayfaları çeviriyordum. Hayranı olduğum Norah Jones'un röportajında çevirmeyi kestim. Okudum. Kendisini bu kadar beğenmekte ne kadar haklı olduğumu gördüm. Erkek arkadaşı Lee, Jones'un müzik grubunda bas gitar çalıyor. Aynı zamanda beraber yaşıyorlar ve beraber müzik yapıyorlar. "Ne kadar yararlı bir ilişki!" diye üçümüz adına da sevinirken; "Herşeyi beraber yapıyorsunuz değil mi? Ayrılmaz bir ikili misiniz?" gibi aptalca bir soruya verdiği "Biz ikimiz, aynı kişiyiz!" cevabıyla bana hayranlığımı devam ettirme gücü ve nedeni verdi! Bir ara kendisine ve Lee'ye teşekkür edeyim. Teşekkür etmeye de bisikletimle gideyim hatta...

---------------------------------------------

Hakan, yukardakiler yüzünden benle dalga geçersen; gelip o gıcır kucaküstünü burnuna sokarım canım kardeşim.

Hiç yorum yok: