22 Mayıs 2007 Salı

kur, kuru, kurum, kuruma, kurumam

Altı sıkıcı günün sonunda, daha az sıkıcı günlerini yaşamak üzere, Hakan ana evinde!
Bugün Gayrettepe'den Bakırköy'e geldiğinde ben de anamın evinde uyuyordum. Karşılama komitesi olamadım, oluşturamadım. Neyse ki pedalizeydim. Hakan'ın evinin anahtarlarını havada yakalamaya çalışıp, topraktan söktüm. Hakan'ın evine gittim. Kapıda komşusuna biraz hesap verip, bolca selam ve iyi niyet aldım. Karlıyım değil mi?
Hakan'ın evinin içinde, sehpayı ele geçirmeye çalışan meyva suyu soyunu defettikten sonra; dizüstü tesisini ve gerekli eğlencelik diskleri alıp tekrar seleye atladım. Kulağımda ahenkli bangırtı, İstanbul Apartmanı'na doğru, ayaklarımla düzenlice kuvvet uygulayıp iş yaptım.
Hakan'la havadan sudan ve müzikten ve yaştan ve güzelliklerden ve dertlerden ve çocuklardan bahsettik. Yeri gelmişken söyleyeyim, Faith No More'un Evidence'ı üzerine az şarkı, klibinin üzerine az klip var kanaatindeyim.
Hakan'ın önümüzdeki iki hafta boyunca eksikliğini en çok hissedeceği şey internet bağlantısı sanırım. 2 km'lik bir kablo mu alsam arkadaşıma?
Ayrıca, benim de kullandığım "proton pompası inhibitörü" bir ilaç kullanacak olması, ironik geldi nedense...

---------------------------------------------------------

90'ların da 60'lar kadar içten olduğunu düşünüyorum.
Patlamaların daha renkli ama daha etkisiz olması, bu fikrimi değiştirmeli mi acaba?
Dert etmiyorum. Sesleri güzel çünkü... Tatmin edici!

---------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------

Bahsettikçe heyecanlanırsın. Heyecanlandıkça, hakkında beraberce kafa yorabileceğin birini isteten türdendir. Kokusunu duyman için yakınında olmasına gerek yoktur. Şarap ve müzik ve deniz O'nla veya O'nun fikriyle okşar sadece gırtlağını, kulağını, dimağını, alnını... O yoksa, çiğdir bu nimetler.
Hastalığın farkındasındır. Yine de, bunun bir aşılanma mevsimi olduğunu telkin eder, kendini mutlu "eve dönüş"e hazırlarsın.
Binlerce şarkı vardır, senin gibi hastalar tarafından, O'nun gibi mikropları ve tedavi yöntemlerini anlatmak için yazılmış.
Sen bir casusa dönüşmüş, O'ysa senin tatlı çocuğun olmuştur.
En ürkütücü düşüncen çok basittir: "Yine mi?"
Her gün görmen, ilişkinin sıcaklığı, mesafe, hediyelerin, dudaklarının tadı, uzakta veya yakında hep aynı güzellikte olan sesi, hayatının renkleri, kelimeler ve kıyafetsiz kalmanız; "yine mi?" ye en güzel cevapları verir, senin artık düzgün çalışmayan zihnin yerine. Daha güçlüdür, daha rasyoneldir mutluluk. Aldanan yoktur.
Şarkılar artık gerçeği anlatıyordur. Anlam bulacak çok şey vardır etrafta, her yerden vıcık vıcık anlam akıyordur üzerine. Şerbet gibi... Şeker bataklığında uyursun her gece; çiçeğinin polenleri burnuna ve gırtlağına kaçınca uyanırsın her sabaha karşı. Bu ne zengin dünyadır. Sen ne zenginsindir.
Tek duyduğun daha da güzelleşmiş şarkılar ve çocuğun ilham rüzgarı sesiyken; bir sabah polenler azalır ve öğlene doğru uyandığında, önce yavaşça kapanan kapının sesini, sonra daha da yavaşça çevrilen anahtarın şıkırtısını, en son da merdivenlerden aşağı inenin adımlarını duyarsın. Öğlen sıcağında, apartmanın girişine ve çıkışına gelir adımlar. Duyamazsın artık.
O, müziği kısmıştır ve giyinmiştir kat kat. Senin gömleğini giymemiştir lakin.
Müziği kısmıştır O. Çocuk daha da uyusun diye. Casus, apartmandan uzaklaşırken, yeni çocuk O'nun hayatının renklerinden biri olduğunu anlayıp, gölge arar kendine, gömlekten ziyade. Artık, sen gölgedeki belirsiz renksindir. Yeni casus, apartmanın önüne dayar kamyonu. Gömleğini tabana serer eski çocuk, yeni anne.
Sen aparmandan çıkarılırken güneşte yanarsın. Casus ve annesi gazlarlar.
İlham rüzgarı tekrar eser sonra. "Yine mi?" dersin, yine. Mavi saçlara küllerin bulaşır.
Akşam, tek suda gidersin giderden... Küllerin şarap içemez ve duyamaz ama, denizle bir olurlar. Onlar'la yüzersin. Balık dudaklarından dinlersin dersinin özetini. Gündüzleri masmavi, geceleri kapkara bir okulun öğrencisi...

En doğrusunu, anomaliyi farkedenlerin yaptığını anlamak, küllerine nasip olur.
90'ların tam ortasında düşündüğün gibi... O, farkındadır artık. Sen de kurusundur. "Eve dönüş"ün yoktur. Çalkantıda sürüklenmeye alışman vardır.

Hiç yorum yok: