29 Mart 2007 Perşembe

We've been hung out to dry

Kurumamız için dışarı asıldık. Bu benim sözüm değil. Şu andaki halim(iz)i, kendime özetlemek için kullanmaktan çekinmemek, benim eylemim.
Ben 366 gün önce asılmıştım. Kurumaya ise sanırım 200 gün önce başladım. Arada, yağmur yağdığı oldu, oynayan çocukların oyunları sıçradı üstüme. Tertemiz değilim, giyilmeyecek kadar kirli de değilim. Sen ne durumdasın?

"Burada olmanı isterdim" diyen çok insan duydum. Kimi, birini yardıma çağıramadığı için kullanır bu cümleyi; kimi, haklı çıktığını gösterme isteğiyle... Kimi, var olan mutluluğu paylaşmak için; kimi de hüzünden kurtulmak için...
Mekanı o zamanda paylaşmak isteyenin özlemi nedeniyle, genellikle ince bir acı içerir bu ifade. Bazen de, iki insanın arasındaki mesafe kadar kalındır bu acı...

Ne var ki, yöntemler ve değerler değişse de, "sevmek" ve "paylaşmak" eylemlerinin insan kültüründen yok olacağını sanmıyorum. Dolayısıyla "özlemek" de hep iğneleyecektir.
Enerji tüketen ve enerji üreten iki uç arasında gidip gelen bir sürü top var. Hepsinin (çoğunun) varlığının ve frekanslarının farkında olanlar, "keşke burada olsaydın" derken, dillerine veya yüreklerine veya ellerine veya gözlerine batan iğneleri severler. Kazıklardan, hançerlerden, şişlerden veya tomruklardan haberdar olmanın tek yolunun, onları pratikte tecrübe etmek olmadığını bilirler.

Mutluyum; keşke, burada olsaydın! Başakların arasında, açık kollarıyla yürüyen adamın, eve dönüp, başaktan müzikli ekmek üretmeyi istemesi gibi...

Dalgalarla temizlenmiş, güneşle ısınmış, senle renklenmiş, kurumayı bekledim dışarıda.
İçeri girmek ve bir süre içerde kalmak istiyorum artık.

Müziği buradan da dinliyorum; gayet güzel. Duvarlarla nasıl duyulur acaba?

Hiç yorum yok: