14 Aralık 2008 Pazar

Ölüm Korkusu

Sanırım, günlerin, mevsimlerin, saatlerin, durumların veya duyguların renklendirildiği cümlelerden sadece "I found my own true love was on a Blue Sunday." i seviyorum. Benim de yeşerttiğim beklemeler, kızarttığım pazarlar var; yine de, farklı ırklardan insanlarla beraber, deniz seviyesinden bin metre kadar yüksekte geçen bir günde, duyularımın hemen hepsinde renk taşkınları yaşayınca, şımarmışım. Utanmayıp, büyümekten özenle kaçınan bir çocuğun coşkusuyla söylüyorum. Şımarmışım resmen.

--------------------------------

İkiniz 32 sene önce güzel bir şekilde tanışmışsınız. Tanışmanız yetmemiş, bir de koklaşmışsınız. Beni bunların ilgilendirmesi ve memnun etmesi yerine; nasıl hırlaştığınız ve birbirinizden uzaklaştığınız meşgul etti yıllarca. İtekledim güzelce. Çektiniz üstünüze.

Ateş tüküren uçaklarla dolu gökyüzümde, arada sırada havai fişekler patlattınız.
Teşekkürler.

Kuş ne?

--------------------------------

Tıpkı Charlie'nin, biz dotobüsten indiğimiz anda aramıza katılması ve bizi benimsemesi gibi, tutsaklığımdan kurtulduğum gün, burada kendimi içinde bulduğum evi benimsemişim. Senin veya seninkinin evini değil, bizim evimizi işaretlemişim.
Tıpkı, yıllarca içinde bulunduğum ve huzur bulduğum ev gibi, bu evi sıcak bulmuşum. Rivayet tabi, pinotage fısıldıyor bunları.

Gitmek istediğimde gidebilmişim (to), gitmek istediğimde de gidebilmişim (from).

--------------------------------

Bir müzik (rock tabii ki) grubu kurmak, en az, bir aile kurmak kadar çekici, eğlenceli, riskli, sorunlu, onurlu ve aynı anda kolay ve zor değil mi?

Virgülsüz anlatım mı olur? Yapma allasen!

D'ya think he wants me dead?

Biliyorum, kitabın yok. Yine de okutacağım sana ve herkesin kitabına uyacak bu seyahat!

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ne guzel anlatmissin ancak rock grubuna katilamadim...