4 Aralık 2008 Perşembe

Teyze, anne yarısı mıdır?


Zavallı bir Pink Floyd - Time özenmesiyle başlıyor benim ensemden senin kuyruk sokumuna uzanan tüy isyanı! Çok basitçe, tek düze ve günlük hayattan, tik taklayan bir saat ve rahatsız edici ama bilinçle kısa ve ani kesilen zilinin sesi. Bas gitar, elektrik davul, elektrik piyano ve Barış Manço nefesi. İlk kıtadan sonra flüt...
Yeni Bir Gün Doğdu, Merhaba
Mütevazı bekar evi kahvaltısı tadında, kısa bir şarkı. Arkasından gelecek bolca çayı veya kahveyi kolayca tahmin edebildiğin, eğreti oturuş hissiyle dinliyorum.
Sırtımın yarısına ulaştı bile tüy kökü kasılmaları. Kolay gelmiyor 1981'e avuç içlerimi tutup ısınmak. Benle yaşıt bu albümün, 4. senemin bitişinde ellerime bırakıldığı anı hatırlıyorum. Siyah kırmızı manyetik kaset ve turuncu siyah kaset çaları avuçlarımda hissediyorum. O günkü kadar pembe değil parmak uçlarım. Patiye benzemiyorlar artık. Kulaklarımsa binlerce orjiye katıldı.
Dört senelik dimağımda "gelecek" yoktu. Sadece "birazdan", "bu gece", ufuğun berisindeyse "yarın" vardı... Ne "birazdan" var artık, ne de 1465 günlük teslimiyet.
Yeni bir gün doğdu, merhaba ve umut yüklü vücut yataktan kalkıyor, belli.
Bu doğallık ve insanlıkla başlanan günün, çocuk neşesiyle yaşanması beklenmez mi?
İşte! Anlıyorsun Değil mi?
Çocuklar için yapılmış gibi bir neşe, bir tempo, bir sadelik! Teeeyyy!!
O da ne?
Hava ayaz mı ayazmış, elleri ceplerindeymiş.
Bir türkü tutturmuşmuş; duyuyormuşsun, değil mi?
Çalacak bir kapısı yokmuş, mutluluğa hasretmiş; artık, sokaklar onunmuş.
Görüyormuşsun, değil mi?
Zaman akmıyormuş sanki, saatler durmuşmuş o gün.
Sonsuz yalnızlığında bir tek sen varmışsın o gün.
Ya dönecekmişsin O'na artık, duyuyor muymuşsun?
Ya çıkıp gidecekmişsin dünyasından, anlıyormuşsun değil mi?
Bir resmin kalmışmış O'nda, tam ortadan yırtılmışmış; hani siyah kazaklı, biliyormuşsun... Gözlerinden süzülen bir kaç damlada senin sıcaklığın varmış!

Sen kimsin lan? Niye üzüyorsun rahmetliyi?
Niye çocukluğumun neşesini yaşatmıyorsun bana şimdi tekrar!
Neden kafasını bulandırıyorsun güne merhaba diyebilen bir adamın?
Çok şanslısın, güne merhaba diyebildiği sürece, gözlerinden damlalar süzülebilecek ve belki de senin sıcaklığın ayazı kırabilecek. O değil! Sen şanslısın! O rahmetli çünkü!

Hi-hat ve elektro bas oyunuyla Ne Köy Olur Benden Ne De Kasaba başlayınca, ufak ufak anımsadım, bu üç şarkının birbirine bağlı olduğunu. En temiz haliyle Pink Floyd albümlerinden aşina olduğum bağlantılardan kullanmışlar. Yeni bir güne kurşun gibi ağır gözlerini (göz kapaklarını) ağır ağır açan adam, şimdi, o gece kurşun gibi ağır gözlerini ağır ağır kapattığını anlatıyor. Öldükten sonra duyulan, Pink Floyd - One Of These Days ve The Doors - Unknown Soldier kırması bir davul ve klavye düğünü... Ancak, melodiyi çok özgün ve özenle döllemişler! Türk gerdeği, belli.

Bütün albüm boyunca, tepemdeki buluttan kurtulmama yarayabilecek bir kaçış aradım. 27 sene önce önünden geçtiğim bütün küçük tahta kapıları otlar örtmüştü. Ellemeden önce, hepsine uzun uzun baktım. Bütün şarkılarda, şu anda salonumun büyük bölümünü kaplayan çirkin halının üstünde pijamalarım içinde, Topak ve Kermit'le oturup; teybin tuşlarına annemi kızdırmayacak şekilde basmaya çalışmamı hatırladım. Şimdi lazerli, kablosuz fare yordamıyla "media player" ın üstünde işaretçi gezdiriyorum. 27 senede değişenler neyi geliştirdi?

Ne zaman ulaştı ürperti kuyruk sokumuna?

Kara Sevda dinleyen okurum, insafa gel.
Kanatlı kurtarıcımı bana bırak lütfen. Sal, dönsün bana...
Bende istediğin kadar resmin kalabilir. Ayazda da kalmam, çalacak kapım da olur. Sadece o kanatlar olmadan beni taşıyamaz ve ben kendisi olmadan onun kanatlarını kullanamam. Yalvarırım kıyma ona!
Barış Manço ilk vücuduydu onun. Yapma bir daha!

Veya, beraber binelim sırtına; bulutsuz yeni günlerde, sokaklarımızdaki gölgemize merhaba diyelim yukardan.
Saat zili sesi yerine müzik kullanalım uyanmaya. O çalsın, söylesin bize.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

objektife çok çok çok bakınca subjektife düşüyormuş insan.