31 Ekim 2009 Cumartesi

ben tatsız, uyku şeker



Yine mi kış? Yaza ne oldu? Gitti mi?
Olgun bir bahar veya yaz sabahında, Marmara Denizi'nin güney kıyıları gözükebiliyorken, bu sabah, evimin pencerelerinden baktığımda "Bulutsuzluk Özlemi!" dedim. Bulutsuzluk Özlemi müziğinden de hoşlanmam ne yazık ki... Bana hepi topu 5 - 6 kilometre görüş mesafesi bırakan, daha Ekim sonunda doğalgaz harcatan, ayağıma kalın çorap, sırtıma kazak giydiren havadan da hoşlanmadım... Zaten 8 gündür canım sıkılıyor, bir de ıslak kasvet hiç de bereketli gelmedi.

Önce, dışarı çıktım, Kocamustafapaşa'ya yürüdüm. Pastaneden börenk ve boğaça, marketten de sürt ve hayran aldım. Şemsiye oyunlarına olan yatkınlığım ve yeteneğim sayesinde, sokaktayken biraz eğlendim sayılır. "Bu havada bisiklete binilmez" diyen içimdeki yetişkine karşılık verdim, "Şemsiyeye binmek ister misin?" dedim.

Eve geldiğimde, ortalığı toplamak ve temizlemek gereğini oturmuş, beni beklerken gördüm. Elimin tersiyle kenara ittim ve gereksizce bilgisayarın karşısına oturdum. Kalorifer sistemim düzgün ve verimli çalışmış, evi rahatlama ısısında tutmuştu. Bilgisayarla bilgi sayacak halim de olmadığına göre, dışarda bu soğuk, içerde bu ısı varken, ışık azken, sevgili çok uzaklarda uyuyorken, televizyonun karşısında tesbih böceğine dönüşmekten daha akıllıca ve kolayca ne yapılabilirdi ki?

Bilgisayarın kış kestirmesi moduna geçmesinden hiç ürkmeden kalktım masadan. Evi toplama ve temizleme gereği, boşalttığım sandalyeye geri tırmandı hemen. Televizyonu açtım, kanepeyi kapladım. Bazı insanlar, bir gazeteyi ellerine aldıklarında, önce spor sayfasına bakarlar. Kimileri, güzel kadın fotoğrafından başlarlar gazeteyi tüketmeye; kimileri için de, ahbapları gibi gördükleri bir köşe yazarı başlama noktasıdır. Ben de televizyonu, genellikle, VH1 ile açarım. U2'nun yeni şarkısı Magnificent'ın Fas'ta çekilen klibinden sonra, Black Eyed Peas'in Meet Me Halfway'ine bakakaldım. Bu klibi, Mad Max, Stargate, Lord Of The Rings ve Californication esinlenmelerine sürtünmüşler de öyle çekmişler gibi geldi. Bir de klipte kullanılan filin haliyle ilgili meraklara kapıldım. "Nerde doğdu, stüdyoya nerden ve nasıl getirildi, sırtına onca takım taklavatı almak, bir de en tepeye insan bindirmek istedi mi? Kendisinin bu çekim için rızası alındı mı? Milyonlarca insanın, durumuna, hislerine, yaşamasına veya ölmesine, açlığına veya tokluğuna, yaptıklarına ve yapmadıklarına başka insanlar karar veriyorken; kontrol altına alınan hiç bir hayvanın niyeti hakkında kaygı yaşanmıyor. Uçakta nereye oturacağımıza verdiğimiz değerli kararın gerçekleşmemesi durumunda sert tepkiler saçabiliyoruz ama evimizde köpeğimiz veya kedimizin kanepeye oturmasını yasaklayabiliyoruz... Evinden söküp aldığımız hayvanları, kliplerde hayvanlıklarının çok uzağında görüntülerle kullanıyoruz. Köfte veya tavuk kanatlarını afiyetle yiyoruz." gibi şeyler aklımdan bir kaç saniyede geçti.

VH1'ın da ağabeyi MTV gibi pörsüdüğünü ve benim de pörsümeye hazır aklımı zorladığını sezimseyip, National Geographic Channel'a ulaştım. Kan emen küçük iğrenç yaratıkları (bit, sülük, pire, kene, sivri sinek) izledim. Saç bitinin, vücudun her hangi başka bir yerinde yaşayamadığını; daha doğrusu, sadece insan saç derisinde yaşayabildiğini yeni öğrendim. Vücudumuzun bölgelerine göre gelişmiş 3 çeşit bit varmış. Her birinin ayaklarındaki kancalar, ilgili bölgelerdeki kılların kalınlığına göre evrimleşmiş ve başka bir vücut bölgesinde bu nedenle tutunamazlarmış... Pirelerin anlatıldığı bölümde, daha önce de şaşkınlıkla izlediğim muhteşem bacakların teknik özelliklerine kapıldım gittim... Hemen hemen bütün kan emici asalakların, ısırıklarının ve emme eylemlerinin hissedilmemesi için geliştirdiği şaşmaz yöntemleri var.

Bu asalaklar da bizim rızamızı almadan yerleşiyorlar vücutlarımıza; hatta bizi öldürebiliyorlar... Demek ki, hak tecavüzü doğaya ait bir olgu. Köfte ve tavuk kanadı yemeye devam o zaman!

Evi temizleyemeyeceğim galiba... Durmadan yağmur yağıyor; sahil yolu parlıyor. Denizin üstünde duman var gibi, gemiler zor seçiliyor.

Kanlı börtüden sıkılınca Sponge Bob'la karşılaştım. Bölümlerinden birinin jeneriğinde Pantera çalıyordu. Bölümün içinde de sincap Sandy'yle yaptıkları heyecanlı hareketler sırasında çeşitli Pantera sesleri duyuldu! İlginçti... Okuduğuma göre, bazı diğer bölümlerinde, Motörhead ve Twisted Sister'ın da katkıları olmuş. Daha da ılgınçs...

Beni her saniyesinde kendimden alıp bana geri veren bir kaç şarkıdan biri Scar Tissue. Bir de canlı canlı Red Hot Chili Peppers seyretsem... Oramı buramı kessem, Müslümcüvari süvari olsam konserde!

Hiç yorum yok: