27 Ekim 2009 Salı

kolay gelsin usta



Kocamustafapaşa'da kaç marangoz var bilmiyorum ama ben bugün 6 tanesine uğradım ve emin oldum ki küçük esnaf hiç de küçük değil! Daha doğrusu, küçük esnaf küçük iş yapmak istemiyor! Veya, beni sadece kendi derdimle donanarak ahkam kesmekten alıkoyabilecek bir açıklamayla, buradaki marangozların hepsi, en ufak bir zımpara darbesini bile bir mühendis/mimar/pilot/cerrah özeniyle vuruyorlar ve onlar için, işin küçüğü büyüğü yok! Bir yapının iki katı arasına yerleştirilecek bir merdiven sistemiyle, benim ihtiyacım olan 2 tahta düzlem yüzey aynı emeği istiyor; dolayısıyla, zaten onca işleri varken, benim talebimle uğraşamıyorlar. Uğradığım marangoz atölyelerinin hiç birinden, 45 X 60 cm ebadında iki tahta/MDF/sunta plakayla çıkamadım. Yapılabileceğine dair olumlu bir yaklaşım da göstermediler. Ellerindeki projelerin teslimatı, montajı, üretimi, artık her ne meşgaleyse, bittikten sonra ilgilenebileceklerini de söylemediler. Bildiğim kadarıyla, ellerinde, ahşap malzemeye şekil vermelerini kolaylaştıracak yüksek teknoloji ürünü aletler var. En azından, içine girip baktığım 6 atölyede de bıçkı makinesi vardı. 2 tane, ahşap veya MDF plakanın köşelerini yuvarlamak kaç dakikalarını alıyor acaba? Benden karşılığında ücret alabileceklerine ve bu ücreti de kendileri belirleyebileceğine göre, neden marangoz müşterisi olamıyorum? Bana neden tahta yok?

"Küçük esnaf kan ağlıyor!" Yok canım!
"Kepenkler kapanıyor!" Hadi ordan!
En azından, Kocamustafapaşa marangozlarının işleri gayet tıkırında; takırında hatta!

O kadar çok ve güzel çalışıyorlar, o kadar doymuşlar ki, istediğim iki basit plaka için "Yaparız ama 50 liranı da alırız..." bile demiyorlar.
Duyduğum cevaplar:

-Valla çok iş var be abi, şu merdivenin kuruması lazım, cumartesiden önce yapamam, cumartesiye de söz veremem... (Merdiveni üfleyerek kurutuyordu sanırım!)

-Bende tahta yok! (Marangozda tahta yok? Bu cevap en etkili olanıydı, gık demeden çıktım kapıdan...)

-Hmmm, köşeleri yuvarlak? Uğraşamam be abi... (Homofobik marangoz?)

-Tahta zor valla, MDF olur... Kaça kaç? 45'e 60 haaa... Hmmm... Adamlar montajda, yarın uğrasan? (Sen bana uğra, adamları getirme, çay içip konuşalım ölçüleri!)

-Biz tahta kesmiyoruz. Yok, öyle yapmıyoruz! (Mobilya üretiyorlar ama, mobilyaları imal ettikleri parçalar başka bir yerde kesilip onlara teslim ediliyor herhalde... Ya da tomrukları oyarak yapıyorlar... Bilemedim!)

Şimdi aklıma, yarın aynı dükkanlara elimde bir tomar parayla gitmek geldi. "2 tane düz tahta istiyorum, karşılığında on bin lira vereceğim" desem?
Veya, "Hatırlar mısın; dün, fakir, tahta isteyen ve onurlu bir genç gelmişti de ilgilenmemiştiniz? Dükkanını alıyorum!" desem?
Veya, "Abi, şu kapı lazım mıydı? Atıcan mı onu? Alayım mı abi bu kapıyı? Ha abim? Kapıyı ver be abim!" diye duvarda sıralı kapılardan birini çekiştirmeye başlasam?

Tuvaletimin taharet borusu kırıldı. Aslında, galiba, zaten kırıkmış. Damlattığı yere hiddetle ve dikkatle bakınca gördüm ki, bir kesik mevcut. Kesiğin büyümesi sonucu kırık oluşmuş. Yerel usta ağzıyla, "boru kesilme yapmış". Yarın da tesisatçıların sıhhi olanlarını gezinip, kıç temizliğim dolayısıyla sıhhatime etki eden bir tesisat unsuru için savaşacağım sanırım. Söz konusu meta, tahta iken boruya dönüşecek. Düzgün konuşmalıyım.

Hiç yorum yok: